Film Gibi Hukuk

❝Türkiye sinemasında yargılama filmlerinin neredeyse yokluğunun en önemli nedeni, hukukun, devlet eliyle toplum kuruculuğu ve toplumdan ayrı düşünülememesi, gündelik yaşamda istisnai bir hal olmayıp tüm yaşamın göbeğinde yer alması, insanın başına bir şey gelmediği sürece uzak durulan değil, her alanda ve anlamda uzak durulamayacak kadar yaşamsal olması gibi konularda yurttaşların bilgisizliği ve ilgisizliği nedeniyle sinemacıların bu alandan uzak durmuş olması olabilir.❞

 100,00  75,00
Görüntüle
Sepete Ekle

Geçmişe İlişkin Suç ve Bugünkü Hukuk

❝Tam da bu, geçmişin bugünü için güncel temeldir. Kurbanların ve faillerin geçmişten söz etmekten korktukları bir nesilden sonra, geçmiş hakkında konuşulmamasını düşünülemez bulan benim neslim ipleri eline aldı. Bu neslin ana akımı bir yandan bizim deneyimlerimiz, düşüncelerimiz, temalarımızken, diğer yandan da bizi şekillendirmiş olan ve hâlâ da meşgul etmeye devam eden geçmiştir.❞

 40,00  30,00
Görüntüle
Devamını oku

Geçmişle Yüzleşme, İmkânlar ve İmkânsızlıklar

Geçmişle Yüzleşme, İmkânlar ve İmkânsızlıklar bir yandan aşina olduğumuz, bir yandan da detaylı düşünmekten kaçındığımız “geçmişle yüzleşme” meselesini ele alıyor. Bu kavram, ağır insan hakları ihlalleriyle dolu bir geçmişin gölgeleriyle hesaplaşmayı amaçlıyor ve geçmişte bozulan adaletin sağlanmasını, toplumsal dayanışmanın yeniden kurulmasını ve demokrasinin güçlendirilmesini hedefliyor.

Bu önemli hedefler, aynı derecede önemli sorulara yol açıyor: Hasarlı geçmişlerin kitlesel bilançosu içinde, sayısız faille ya da failleri onaylayanlarla, bireysel yargılamalar yoluyla nasıl baş edilebilir? Geniş çaplı katliamların olgusal gerçekliği tarihi ve/veya hukuki olarak nasıl yazılabilir? Şu ya da bu tarih ve/veya hukuk yazımı, yaşanan acıları hafifletebilir ya da olmuş olanı değiştirebilir mi? Bir toplum kolektif olarak suçlanabilir ya da aklanabilir mi? Geçmişin hayaletleri toplumsal dayanışmaya ya da yeni bir demokrasi anlayışına izin verir mi?

Geçmişle yüzleşmenin tarihi, hukuki ve siyasi boyutlarını eleştirel bir çabayla birlikte değerlendiren Cansu Muratoğlu, okuru bu zorlu soruları düşünmeye davet ediyor.

 110,00  82,50
Görüntüle
Sepete Ekle

Haiti Devrimi’nin Kısa Tarihi

Haiti Devriminin hikayesi, özgürlük ve eşitlik hakkındaki modern fikirlerin kaynağı olarak Batı Avrupa uygarlığını görmek isteyenler için çarpıcı bir hatırlatmadır. ABD’de ve Fransa’da özgürlük ve eşitlik fikirlerini etkili bir dille formüle eden devrimci liderler, Atlantik dünyasında siyahların köleleştirilmesini sürdürmek için ölümüne savaşmaya hazırlardı. “Bu topraklarda köle olamayacağını; köleliğin bu topraklarda sonsuza dek kaldırıldığını” ilan eden ilk anayasa ABD’nin ve devrim Fransası’nın anayasaları değil Toussaint Louverture’ün 1801 Anayasasıydı. Tüm insanların eşit değerde olduğunun tanınması, dünya için gerçekten evrensel bir değerler dizisinin temeli olacaksa, bu ilkenin Fransız Saint-Domingue kolonisindeki Afrika kökenli insanların mücadelelerinin bir sonucu olarak ilk defa açıkça ifade edildiğini teslim etmeliyiz.

 120,00  90,00
Görüntüle
Sepete Ekle

Hukuk Adına Utanç, Ülkem Adına Acı: Cumhuriyet Gazetesi Davası Savunması

Bu dava dosyası, zamana karşı işlenmiş bir suçun belgesidir. Dosyadaki her bir iddiayı tersine çevirince, gerçeğin kendisiyle karşılaşırız. Suçlayan suçludur, bile isteye kötülüğe niyet etmiştir. Suçlananlar ise masumdur. Suçlananlar sözün, düşüncenin ve özgürlüğün sesi olarak buradadır. Onların adları, yalnızca sanık olarak değil, satır aralarında acı çeken, direnen ve söze sahip çıkan bireyler olarak belirir.

Devletin sayfalar, evraklar, yazışmalar boyunca dur durak bilmeden yayılan sesi, içimizde gerçeğe duyulan özlemi canlandırır. Romanlarda ve filmlerde dramatize edildiği biçimde, uğruna bedeller ödenen bir özlemdir bu. Gazeteciler bu özleme değer verir ve ona dair her şeyi haber yaparlar. Ne haberin sansüre uğraması ne gazetenin baskına uğraması ne de yazarların gece yarısı gözaltına alınması gerçeğin ruhunu yok edebilir. Dava belgeleri suçtan ve suçludan söz ederken anlarız ki burada asıl konu, gerçeğin ta kendisidir. Gazeteciler bunun değeri için kalemlerine sahip çıkarlar.

 98,00  73,50
Görüntüle
Sepete Ekle

Hukuk Nedir?

❝Gerçek nedenlerin ardına düşen, mitoslarla oyalanmaz, gizlediklerini yakalamaya çalışır; yüceltmelere itibar etmez, masallara kanmadan hep kurulu olanı ifşa eder; eşitsiz güç ilişkileri dünyasında hâkimiyeti gösterir ve zaten hukukîlik de başka şeyi göstermez. “Hukuk budur” diyen tanımlara rağbet etmeden eleştirel tavır almak, her sınırlı tanımın aslında neye hizmet ettiğini anlatmaktır. Biliminin ondan istediği nesnelliğe sadık kalan hukukçu, yaratılmış Hakîkat ardında gizli, irili ufaklı iktidar Gorgon’larının onlarla karşılaşmaya heves edenleri taşa çevirmek için beklediğini bilir; onlara uzak kalarak eylemi kuramın belirleyicisi yapmaz. Kuramı olmasa da dünyaya bakışı siyasî tavrını nesnellikle donatabilir; nesnellikle oluşturduğu kuramında da bu tavra aykırı yan olmayacaktır. Gücün hizmetine girense kuramı eğip bükerek onunla eylemine dayanak uydurur. Özerkliği korumanın vazgeçilmez koşulu onu her yöneticiden, her yönetimden, bilim insanını sarabilecek her yönetici ihtirastan ve çıkar tutkusundan sakınmaktır.❞

 140,00  105,00
Görüntüle
Sepete Ekle

Hukuk ve Disiplin: Modern Toplumda Hukuka Uymanın Dayanakları

❝Hukuka nasıl ve hangi mekanizmaların zorlamasıyla uyduğumuzu anlamaya çalışmak, hukuk karşısında ahlâkî bir duyarlık geliştirmenin ilk basamağıdır. Nasıl sorusu, bizi benliğimizdeki karmaşık örgüden haberdar eder. Alışkanlıktan mı, menfaatten mi, korkudan mı, sevgiden mi, yoksa bilincinde olmadığımız bir zamana ait bir duygudan mı hukuka uymaktayız? Bu karmaşık etkiler hakkında edineceğimiz bilgi, bireysel ahlâk açısından önemlidir. Ancak bilgi ve ahlâk, zorunlu bileşenler değildirler. Ve bilgi pek az durumda insana ahlâk da getirmiştir.❞

 135,00  101,25
Görüntüle
Sepete Ekle

Hukuk ve Marksizm Rehberi

Berlin Duvarı’nın yıkılmasını izleyen küreselleşmenin zafer gösterileri çok da uzun sürmedi ve kapitalizmin yinelenen krizleri, Marx’a ve Marksizme yönelik geniş çaplı, hiç de şaşırtıcı olmayan bir uyanışa sebep oldu. Sosyal ilişkiler artı-değer üretme ve biriktirme dürtüsü çerçevesinde ortaya çıkmaya devam ettikçe, kapitalist üretim tarzının sistematik eleştirisi de kaçınılmaz olmaya devam ediyor. Hukuk ve Marksizm Rehberi de söz konusu eleştiriyi hukuk ve devlet merkezinde ele alıyor. Rehber’de, Marx ve Engels’e ilaveten Marksist literatürün hukuk eleştirisi ve açıklaması farklı geleneklerden araştırmacılarca işleniyor. Kitapta yer alan yazılar, her şeyden önce Marksist eleştirel araçların çeşitliliğine, çok yönlülüğüne ve şaşırtıcı analitik gücüne tanıklık ediyor. Bu araçlar, kapitalist toplumlarda hukukun, hakların ve devletin rolünü anlamak için her zaman olduğu gibi vazgeçilmezdir.

 500,00  375,00
Görüntüle
Sepete Ekle

Hukuk ya da Kukla Tiyatrosu: Edebiyat ve Hukuk

… her despotizmde mutlaka olduğu gibi, bu tür düzenlerin savunucuları, hasımlarının hesabını görmek için hukuku bir karikatüre dönüştürürler. Elbette hukuk hep bir sosyal yapılanmanın hukukudur, otonom değil heteronomdur. Tarih boyunca eşitsizliklerin üstüne oturur. Ancak baskı dönemlerinde bu eşitsizlikler gizlenemez olur. Hukuk genelde ondan beklenen görece otonomiyi bütünüyle kaybeder, meşruiyet perdesi ardındaki güç ve şiddet tüm çıplaklığıyla öne çıkar. O zaman yargılama da, sayısız örneği tarihte görüldüğü gibi, savunma imkânının pervasızca yok edildiği, usulsüzlüğün çirkince sırıttığı bir süreç olur: Bedensel-zihinsel özerkliği tehdit sayan bir çıkarcılık, gaddarlık, budalalık ve bilgisizlik karışımı; sözde yüce amaçlar adına, ama asla tekil yarar adına değil…

 110,00  82,50
Görüntüle
Sepete Ekle

İnsan Hakları Paradoksu: Özne ve Siyaset

Uzun zamandır hukuk ve siyaset ilişkisini insan haklarına gönderme yapmadan konuşamadığımız bir dünyada yaşıyoruz. Bunun, siyaseti insan hakları söyleminin ve hukuki kategorilerin ufku ötesinde kavrama yetimize mal olduğuna ilişkin uyarıların tarihi de çok kısa değil. Öte yandan özellikle son otuz yıldır giderek yükselen özcülük karşıtı sesler, indirgemeci soyutlamalara karşı direnen varolma halleri, eleştirel ama olumlayıcı tekniklerle insan haklarının dilini sürekli olarak yeni baştan kuruyor. Güç ilişkilerinin karmaşıklığı ve sonsuzluğu içinde kimlikler, özneleşme süreçleri, özgürleşme ve direniş olanakları, farklı biçimlerde kavranıyor.

Geleneksel insan hakları söyleminin paradokslarını aşmaya çalışmak yerine, “hakların siyaseten gücünü tanıyan, diğer yandan normatif işlevlerine dair sürekli soru soran, öz-eleştirel, pratik bir tutum”un peşine düşen bu kitap, insan haklarının siyasi değerini yeniden düşünmeye bir çağrı aynı zamanda. Çağdaş düşündeki insan haklarına eleştirel yaklaşımlarla tanışmak ve özcü olmayan bir hak siyasetinin imkânı üzerine düşünmek için güçlü bir davet…

 135,00  101,25
Görüntüle
Sepete Ekle